TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA OKUL ALANI OLARAK GÖZÜKMESİNDEN KAYNAKLANAN KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARI - KOCAELİ/GEBZE AVUKATI

<?=$view->baslik?>

Özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların kamulaştırılmasında gerekli esas ve usullerin atlanarak kamulaştırma işleminin kanunda düzenlendiği şekilde yapılmadığı haller sık sık karşımıza çıkmaktadır.

 Kanunlarla belirlenen bu usullere uyulmadan ve kamulaştırma bedeli ödenmeden özel mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğu bu durumlar, mülkiyet hakkını ihlal etmektedir. Bu mülkiyet hakkına aykırı müdahalelere “kamulaştırmasız el atma” adı verilmektedir.

Fiili el atma idarelerin kamulaştırma işlemi yapmaksızın veya kamulaştırma işlemlerini tamamlamaksızın özel mülkiyete tabi bir taşınmaza fiilen el atması, kamulaştırılmış gibi hareket etmesi demektir. Ancak kamulaştırmasız el atmadan bahsedebilmek için fiili el atma şart değildir. Bu müdahale fiili olarak el atmadan, hukuken taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına müdahale şeklinde olabilir. Belediye tarafından ortaya konulan imar planlarının fiili olarak hayata geçirilmemesi, uygulanmaması sonucunda özel mülkiyete tabi taşınmazlarda imar planı dolayısıyla malik, mülkiyet hakkından doğan hak ve yetkilerini dilediği gibi kullanamayacaktır.  İmar planlarında okul alanı, park alanı, sosyal donatı alanı, yeşil alan şeklinde gözüken alanlarda bu planların fiilen uygulanmaması sıklıkla karşılaşılan ve taşınmaz maliklerinin mülkiyet hakkını kısıtlayan durumlardır. Bu gibi durumlarda taşınmaz malikinin, kamulaştırmasız el atma davası açarak el atılan taşınmazının bedelini isteme hakkı mevcuttur.

HİZMETLERİMİZ VE İLETİŞİM

Kocaeli-Gebze  avukatı olarak kamulaştırmasız el atma davalarında uzman kadromuzla  müvekkillerimize hizmet sunmaktayız.

Daha detaylı bilgi edinmek için İstanbul'un Adalar, Arnavutköy, Ataşehir, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Başakşehir, Bayrampaşa, Beşiktaş, Beylikdüzü, Beyoğlu, Büyükçekmece, Beykoz, Çatalca, Çekmeköy, Esenler, Esenyurt, Eyüp, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kadıköy, Kağıthane, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli, Sultangazi, Şile, Şişli, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar, Zeytinburnu ilçelerinde ve Kocaeli'nde avukatlık ve danışmanlık hizmeti veren Polatoğlu Hukuk Bürosu’nu ziyaret edebilir veya iletişim bölümünden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Sitemizde yer alan tüm makaleler ve bilgilerin izinsiz çoğaltılması, paylaşılması yasaktır. Sitemizde yer alan tüm makalelerin ve yazıların tüm hakları Polatoğlu Hukuk Bürosuna aittir.

 

EMSAL YARGITAY KARARI

 

 “…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ... hakkındaki davanın husumetten reddine; davalı ... Başkanlıkları aleyhine açılan davanın ise fiilen el atma olmadığından reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Gerekçeli kararın gerekçe kısmında her ne ... İl Özel İdaresinin davaya dahil edildiği belirtilmiş ise de, duruşma tutanaklarından ve dosyadaki belgelerden böyle bir bilgiye ulaşılmamıştır.
Dava konusu taşınmaza fiilen el atılmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun benzer konudaki 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetilerek, imar planında park, yol ve okul alanı gibi kamu hizmetlerine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa bile 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedeli ödenmelidir.
Dava konusu taşınmazların 04.05.2006 tarihli uygulama imar planında kısmen temel eğitim tesis alanında, kısmen de yolda kaldığı belirtildiğine göre; söz konusu yolların hangi Belediye Başkanlığının yetki ve sorumluluğu alanında bulunduğu hususu kesin olarak saptandıktan ve 222 sayılı ilköğretim okulları için arazi satın alma ve kamulaştırma görevinin İl Özel İdaresine ait olduğu gözetilerek İl Özel İdaresi davaya dahil edildikten sonra sonucuna göre bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U....nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA…” (5.Hukuk Dairesi,  2012/5625 E. , 2012/11789 K.)

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN BENZER KONUDAKİ 15.12.2010 GÜN VE 2010/5-662/651 SAYILI KARARI YUKARIDA PAYLAŞTIĞIMIZ KARARDA YER ALDIĞI GİBİ KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA PEK ÇOK KARARDA DA BU KARARA ATIF  YAPILMIŞTIR.  BU NEDENLE İLGİLİ KARARIN BİR BÖLÜMÜNÜ AŞAĞIDA PAYLAŞIYORUZ.

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU, 2010/5-662 E., 2010/651 K.

“Dava konusu taşınmaz tapuda davacı ve dava dışı şahıs adına müşterek mülkiyet üzere kayıtlı olup, davacının mülkiyet hakkı bulunmaktadır. Taşınmaz 18.04.1978 tarihli 1/5000 ölçekli ve 26.05.1992 tarihli 1/1000 ölçekli Maltepe İmar Planında ilkokul alanı iken 1/5000 ölçekli 16.04.2005 onay tarihli planda da Temel Eğitim alanına ayrılmıştır.

Dava tarihine kadar yirmi yılı geçen süreç içerisinde davacı, taşınmazın kamulaştırılması ya da tahsis amacı dışına çıkarılması talebiyle yaptığı başvurulardan olumlu bir sonuç alamamıştır. Maltepe Belediye Başkanlığı'nın bu süreçte taşınmazı 5 yıllık imar programına alıp almadığı belirgin olmadığı gibi, davalı İdarece de kamulaştırma cihetine gidilmemiştir.

3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca Maltepe Belediye Başkanlığı imar planının yürürlük tarihinden itibaren en geç 3 ay içerisinde planın tatbiki için 5 yıllık imar programını hazırlamakla yükümlü olup, yatırımcı kuruluş olan davalı İstanbul İl Özel İdaresi Müdürlüğü'nün de bu çalışmalara katılması taşınmazın kamulaştırılması yasa gereğidir.

Buna rağmen, 1978 yılından bu yana değişen bütün planlarda temel eğitim (ilköğretim) alanında bulunan dava konusu taşınmazın amacına uygun olarak imar programlarına alınmamış, yatırımcı kuruluş olan davalı İstanbul İl Özel İdaresi Müdürlüğü'nce de kamulaştırılmamıştır. İlgili İdarelerin pasif ve suskun kalarak, amacına uygun işlem tesis etmemek suretiyle, davacı taşınmaz mal sahibinin mülkiyet hakkını, süresi belli olmayan bir sınırlamaya tabi tuttukları belirgindir.

Bu cümleden olarak, İmar planlarında okul alanı olarak tahsis edilmiş bulunan dava konusu arsa üzerinde davacının, ileriye yönelik inşaat yapma gibi kişisel tasarruflarda bulunma, rayiç değeri üzerinden satma, kiralama, yararlı değişiklikler yapma gibi, mülkiyet hakkının sahibine verdiği yetkileri kullanma hakkı kısıtlanmıştır.

İdare, kamu yararı nedeniyle, kamusal amaçların gerçekleştirilmesi için bir takım işlemler yaparken, Anayasanın ikinci kısmında yer alan temel hak ve hürriyetlerle uyumlu, özellikle 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına saygılı olmalıdır.

Buradan hareketle, imar planlarında uzunca bir süre okul alanı olarak tahsis edilmiş bulunan dava konusu taşınmazı kamulaştırmayarak veya takas yoluyla davacıya başka bir yerden taşınmaz vermeyerek pasif kalmak suretiyle tasarrufunu engelleyen davalı idarenin, Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlerle, bireyin mülkiyet hakkına saygılı olduğundan söz edilemez.

Dahası, böyle bir durumda idarece, kamu yararı savında bulunulamaz. Eş söyleyişle, imar planlarında okul gibi umumi hizmetlere ayrılan alanların yıllarca uygulamaya dökülmemiş olması ve bunun da süregelen bir hal alması, ortada bir kamu yararının bulunmadığının kabulünü gerektirir.

Öte yandan, davacının taşınmazından, mülkiyet hakkının kendisine verdiği yetkilerle donatılmış olarak, dilediği gibi tasarrufta bulunmasının idarece yıllarca engellenmiş olmasının, "Hukuk Devleti" ilkesinin en önemli unsurlarından biri olan "hukuk güvenliği"ni zedelediği, her türlü duraksamadan uzaktır.

Mülkiyet hakkına kamusal yarar sebep gösterilerek getirilen sınırlama, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılmaz hale getirerek bir hukuk devletinde kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunması gereken dengenin bozulmasına yol açarak hukuk güvenliğini yok etmektedir.

Tüm bu açıklamalar çerçevesinde; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan İdarece engellendiği kuşkusuzdur.

Yukarıda açıklandığı üzere, malikin taşınmaz üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde malike, hukuka aykırı olarak müdahalenin önlenmesini isteme hakkı tanınmıştır. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile, imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.

Ancak, bundan da öte; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan varestedir.

Bu itibarla, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının kabulüyle, davalı İdarenin kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda sorumlu bulunduğuna ilişkin direnme kararı yerindedir.” (Hukuk Genel Kurulu 2010/5-662 E., 2010/651 K. ,KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI)