UYARLAMA DAVASI
Son aylarda meydana gelen kur dalgalanması neticesinde birçok sözleşmede uyarlama gündeme gelmiştir. Bu kapsamda Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen uyarlama davası gündeme gelmektedir. Bu kapsamda ilk olarak ilgili kanun maddesi verilecek ardından uyarlama davası anlatılacaktır.
MADDE 138- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
Türk hukukunda aslolan sözleşmenin ahde vefa ilkesi bakımından değerlendirilmesidir. Bu bakımdan sözleşme akdedildiği andaki gibi ifa edilmesi gerekir. Fakat bazı durumlarda sözleşme şartları taşıyorsa günün koşullarına uyarlanabilir.
Yargıtay’ın çeşitli kararlarında sözleşmenin ahde vefa ilkesi çerçevesinde uygulanması gerektiği fakat istisnai olarak bu durumu değiştirebileceği görülmektedir. Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi E. 2017/8522, K. 2017/9749, T. 12.6.2017 sayılı kararında “Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası 6098 Sayılı TBK.nın yasalaştırılması sırasında da benimsenerek, 6098 Sayılı Kanun'un 138. maddesinde “...Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. İlgi maddenin gerekçesinde de “Bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, "işlem temelinin çökmesi"ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medenî Kanununun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır.”
Ayrıca benzer ifadeleri Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2017/1407, K. 2017/1427, T.15.2.2107 tarihli kararında da görülmektedir: “Sözleşmeye bağlılık esas olduğundan, uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmelidir. Sözleşmeye yazılan özel hükümler yorumlanıp, bunların taraflara sağladığı hak ve yararlar ile ekonomik değişikliklerin etkileri, kiralananın nitelikleri gibi somut olayın özelliği ile belirlenecek tüm objektif ve sübjektif hal ve koşullar değerlendirilmeli, uyarlama yapılması kanaatine varılırsa, sözleşmedeki intibak boşluğu, hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (TMK. 2/1, 4. madde ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi TMK. nun 1. maddesindeki yetkiye dayanılarak hâkim tarafından doldurulmalıdır.”
Son olarak Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesi E. 2015/11014, K. 2016/6873, T.21.11.2016 Sayılı kararında aynı ifadelere yer vermiştir.
Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinin de yukarıda açıklandığı gibi TBK madde 138’de değişen şartlara uyarlamanın şartları gösterilmiştir.
Uyarlamanın şartları şu şekilde açıklanabilir:
- Sözleşmenin yapılması sırasında ortada olmayan fakat sonradan meydana gelen değişikliler olması gerekir. Bu şarttan maksat tarafların o sırada bilmedikleri değişiklerin meydana gelmesidir.
- Bu değişikliklerin iki taraf açısından da öngörülemeyen değişiklikler olması gerekir. İki taraf açısından da ve objektif olarak öngörülmeyen bir değişiklik olması gerekir. Bu değişiklik ülke çapında etkili olması gerekir. Yani sadece kendi özelinde bir piyasayı değil genel bir değişiklik olması zorunludur.
- Ortaya çıkan uyarlama zorunluluğunun sebebi borçlu tarafından meydana gelmemesi gerekir. Yani borçlu kendi fiilleri veya hukuki işlemleri ile bu duruma sebebiyet vermişse uyarlama talebinde bulunamayacaktır.
- Diğer şart olarak ise ifanın gerçekleşmesi durumunda iki edim arasında aşırı derecede dengesizlik meydana getirmelidir.
- Son şart ise edimin ifa edilmemiş olması gerekir. Fakat ifa ederken uyarlamayı saklı tutmuşsa bu da geçerli bir uyarlama talebi için sorun teşkil etmemektedir.
İLETİŞİM
Kocaeli-İzmit’te bulunan Polatoğlu Hukuk Bürosu olarak her türlü uyuşmazlık davasında müvekkillerimize alanında uzman ve profosyonel kadromuzla hizmet vermekteyiz. Daha detaylı bilgi edinmek için iletişim bölümümüzden bizimle iletişime geçebilirsiniz.